Ayça Çağan, daracık lateks elbisesiyle lüks otelin lobisinde iki yabancı adamın – iri yapılı Baran ve sinsi gülümsemeli Kerem – bakışlarını üzerine çektiğinde, içindeki kaşarlık damarı kabardı. “Bakın şu ucuz mala, sanki kraliçe,” diye alay etti Baran, Ayça’yı kolundan yakalayıp asansöre sürüklerken; Kerem arkadan kalçasına şaplak atıp, “Horluk bu, hadi indir bakalım fiyatını.” Asansörün metal duvarlarında yankılanan kahkahaları, Ayça’nın vajinasını ıslatırken, oda numarasına vardıklarında kapı kapanır kapanmaz Ayça’yı yere çöktürdüler. Baran pantolonunu indirip aletini Ayça’nın boğazına dayadı, “Em, sokak kızı gibi,” diye emretti; Ayça yutkunup dilini spirallerle sararken, Kerem arkadan eteğini yırtarcasına sıyırdı ve göte parmaklarını daldırdı – “Bak şu gevşek deliğe, kaçıncı müşterin?” Ayça’nın inlemeleri boğuklaşırken, adamlar onu yatağa fırlatıp çiftle sardı; Baran önden vajinasına gömülüp her itişte “Değersiz mal!” diye küfrederken, Kerem arkadan anala daldı, kalçalarını tokatlayarak ritmi senkronize etti. Ayça zevkten kıvranıp yastıkları ısırdı, bedenleri iki adam arasında ezilirken ter damlaları çarşaflara serpildi; oda aşağılamanın tuzlu kokusuyla dolarken, Ayça’nın horlanmış çığlıkları kapı gıcırtılarını boğdu, gece kaşarın horluk şöleniyle bir utanç zaferine dönüştü.
on Kasım 1, 2025