Dans kulübünün strobe ışıklarının altında, bass vuruşları kalpleri ezerken, yakışıklı yabancı Jake gözüne kestirdiği kıvrımlı Latin bomba Sofia’yı pistte köşeye sıkıştırdı. Sofia’nın dar elbisesi her dönüşte kalçalarını sergilerken, Jake’in elleri beline sarılıp onu bir girdaba çekti; terli tenleri sürtünmeyle kıvılcımlanırken, Sofia’nın kahkahası müziği yuttu. “Sen benimsin, hadi çıkalım buradan,” diye kükredi Jake, Sofia’yı koluna takıp kulübün arka kapısından eve sürüklerken. Kapı kapanır kapanmaz, Sofia’yı mutfak adasına yaslayıp elbisesini yırtarcasına sıyırdı; Jake’in sert aleti Sofia’nın ıslak vajinasına patır kütür daldığında, Sofia’nın bacakları adanın mermerine çarptı – inlemeleri buzdolabının vızıltısını boğdu. Jake, Sofia’yı tezgâha kaldırıp her darbeyi bir dans figürü gibi vururken, Sofia zevkten çıldırıp Jake’in sırtını tırnakladı; meyve sepeti devrilip portakallar yere yuvarlandı, tezgâh lekelerle doldu. Sofia kalçalarını kıvırıp Jake’i daha derine çekerken, oda alkol ve terin sisli kokusuyla ağırlaştı; gece kulübün ritmini evin duvarlarına taşıyan gavur çılgınlığıyla, Sofia’yı bir tutku enkazına çevirdi.
on Kasım 1, 2025