Üvey annem Leyla, salonda kahve yudumlarken üvey oğlu Deniz’e dönüp, “Oğlum, kız arkadaşlarınla denemeden önce bilmen lazım,” dedi, sesi bal gibi yumuşak ama gözleri ateşli bir kıvılcımla parlayarak. Deniz’in kalbi hızlanırken, Leyla elini Deniz’in dizine koyup onu kanepeye çekti; dar eteğini sıyırıp arkasını Deniz’e döndü, “Önce nazikçe hazırlanırız, bak.” Leyla’nın parmakları kendi arkasına kayganlaştırıcı sürerken, Deniz’in nefesi kesildi – Leyla’nın dolgun kalçaları arasında kaybolan parmaklar, Deniz’in aletini anında sertleştirdi. “Şimdi sen dene,” diye fısıldadı Leyla, Deniz’in elini yönlendirip onu arkasına bastırarak. Deniz yavaşça girip her santimi hissettiğinde, Leyla’nın bedeni bir yay gibi gerildi; inlemeleri kahve fincanlarının kenarına vurup hafifçe titretti. Leyla kalçalarını kıvırarak ritmi öğretirken, “Hisset, oğlum, tam burada,” dedi, Deniz’in her itişinde zevk dolu bir homurtuyla. Deniz dayanamayıp hızlanınca, Leyla dönüp diz çöktü, “Şimdi bitir, ağzıma ver,” diye emretti, dudaklarını açıp Deniz’i içine çekerek. Deniz patlayıp Leyla’nın boğazına boşaldığında, Leyla yutkunup gülümsedi; salondaki halı ter lekeleriyle dolarken, kahve kokusu zevkin tuzlu iziyle karıştı, gece annenin dersiyle başlayan masum bir sohbeti, Deniz’in zafer dolu bir sırra dönüştürdü.
on Ekim 31, 2025